9 Şubat 2013 Cumartesi

Eski dostum sigara

1989 yılında başladım sigaraya, sigaradan nefret eden biri olmama karşın nasıl olduğunu anlamadan başladım. Ortaokul ve Liseyi birlikte okuduğumuz, aynı sıraları paylaştığımız, okula birlikte gidip geldiğimiz, birlikte basket oynadığımız Sevgili Serhat ile üniversite sırasında kentler ayrılmıştı. O Adana'da İnşaat Mühendisliği okuyor bense İzmir'de İşletme okuyordum. Mektuplaşırdık, yaz geldikçe de buluşurduk Burhaniye'de, hemen her gün görüşerek gidermeye çalışırdık özlemimizi.
1989'un yazında buluştuk Ören'de denize bakarak çay içeceğiz. Oturduk, paketi cebimden çıkardım ve tuttum Serhat'a. Serhat'ın ilk tepkisi hadi canım oldu. Şakayı bırak sen sigara içmezsin vb cümlelerle sürdü şaşkınlığı. Sigarayı yaktım ve hata ikinciyi yaktım Serhat hala inanmıyor içtiğime. Sen içmezsin diyor başka bir şey demiyor neredeyse. Ertesi yaz buluşmamızda ise aynı tabloyu ben yaşadım. Cebinden paket çıkarıp tuttu ben de yok yaa yemezler dedim. Belki üçüncü sigarasında inanabildim başladığına. Dedim ya ikimiz de nefret ederdik sigaradan ve içilmesinden. Anlam veremezdik insanlar nasıl bile bile zarar verir kendine diye, nasıl başlarlar derdik nasıl başladığımızı anlayamadığımızda anladık nasıl bir şey olduğunu.
Tam 20 yıl içtim. Sonuncusu 2004'te olmak üzere sanırım 7-8 bırakma denemem oldu. Sonuncusu ilaç desteğiyle oldu ki, ''tek bilinçli'' sigaraya başlayışım da ilaçla bırakışımdan yaklaşık iki ay sonra yeter ben sigaraya başlıyorum dediğimde olmuştur.
2004'teki başarısız girişimim sonrası artık bırakamam demeye başladım kendime. Ta ki  2008 sonbaharına kadar. Sağlıksızlık kendini iyice hissettirir olmuş, esaretin düzeyi tavan yapmıştı artık. Neden içtiğini bilmez şekilde içiyordum sigarayı, içenlerin sık kullandığı deyim ile adeta yiyordum. Eylül 2008'de Roma'da kongredeyim, göğüs kafesimde sıkışma hissi. Çok sevdiğim bir hocamız da var kafilemizde, ona danıştım, sorularını yanıtladım sıkıntımla ilgili. Dedi ki reflüdür, dönüşte endoskopi yaptır. Sağlık sektöründe çalışıyor olmanın avantajı gereği ''Mum dibine kara'' deyimini doğrularcasına endoskopiyi ancak 2009 ortalarında yaptırabildim, İzmir'den çömez asistanlığından tanıdığım çok eski bir arkadaşıma danıştım, gel yapalım dedi.
Bu arada yaklaşık 3-4 ay boyunca kafamın içinde şu sorular gezdi yanıtını bulamadığım; ''20 yıldır içiyorsun, eline ne geçti?'' ''20 yıldır içiyorsun da ne oldu?'' ''20 yıldır içiyorsun, gerçekten zevk alıyor musun?'' gibi ve bunlar kurcaladıkça çevremdekilerle paylaşmaya başladım yanıtını bulmak ya da dertleşmek düşüncesiyle. Bulamadım, bulamadık tabii yanıtını, yanıtlarını...
Neyse gelelim Ocak ayına; endoskopiyi yaptı Yusuf, dedi ki reflü nedenlerini ortadan kaldırmazsan anlamı yok. Gazlı içecekler, kahve, sigara gibi maddelerden uzak kalman gerekir vb sözler etti.
Bir kaç gün sonra dedim ki ay sonunda bırakıyorum, önce kendime dedim sonra çevremdekilerle paylaştım. O süreçte çevrenizin size inanmak istemesi ama ümitsiz bakışlarını saklama çalışmalarını görmek bir yandan üzüyor diğer yandan motive ediyordu. Derken 31 Ocak günü geldi çattı. O gün son sigaralı günümdü ne de olsa. Çok yakın bir arkadaşımda kalacağım ve ertesi gün (ilk sigarasız) günümde de yelken antrenmanı için Ataköy Marina'ya gideceğim.
Kafamdan geçen son gün ile ilgili abartılı şekilde sigara içmek ve elimdeki paketin yetmeyeceği düşüncesiydi. Gece saat 00.00 olana kadar içeceğim diye düşünüyordum. Ama öyle olmadı, akşam 10.00-11.00 aralığında pakette sigara olduğu halde son sigaram diyerek bir sigara yaktım ve onu da tam ve keyifle içemeden söndürdüm.
Sabah kalktım, evden çıkarken bir şey eksik geldi, sürekli yanıma aldıklarımdan. Telefon, cüzdan, anahtar eet ya sigarayı bıraktım ben diyerek bindim arabaya. Ataköy'e geldim, tekneye geçmeden önce Emin Pastanesi'nde bir kahve ve sigara içeyim her hafta olduğu gibi diye direksiyonu kırdım, sonra yine bıraktığım aklıma geldi sigarayı bıraktığım ve döndüm marinaya. Tekneye çıktım bir arkadaş sigara tuttu; dedim kendiminkinden içeyim, sonra ya ben sigarayı bıraktım dedim... Bu örnekleri günlerce yaşadım, dile kolay 20 yılın alışkanlığıydı vazgeçilen. Günler geçtikçe motivasyonum artıyordu. Yok saymayı başarmıştım, sanki hiç tanışmamışım gibi davranıyordum yirmi yıllık esiri olduğum arkadaşıma. Daha önceki denemelerimin hiçbirinde 60 günü görememiştim. En fazla 50-55 gün ayrı kalabilmiş ve bir tane içsem ne olacak dedikten bir süre cebimde görmeye başlamıştım paketi. Bu kez işler yolundaydı, canım istemiyor ve savaşmak zorunda kalmıyordum. Ta ki Mart ayının sonlarına gelene kadar. Bir arkadaşımın evindeyim çok yüksek düzeyde sigara istedi canım. Sordum evde var mı diye, yok dedi. Gidip almayı düşündüm bakkaldan. Git geller yaşadım. Kazandım savaşı gidip almadım. Kırılma noktalarının belki de en önemlisi o gündü. Evde sigara olsaydı ya da içen bir olsaydı ortamda...
İlk hedefim 60 gün barajıMı geçmekti. Geçtim. Barajı 6  aya çıkardım. Çalışma için Ege Üniversitesi Hastanesi'ne gittiğimde sevgili arkadaşım Serdar ile karşılaştık. Yıllarca bana sigarayı bıraktırmaya çalışan Göğüsçü arkadaşlarımdan. Sigarayı bıraktım dedim, ne kadar oldu dedi 6 ayı geçti dedim. Bir yıl olmadan bıraktım deme dedi. Baraj çıktı mı bir yıla? Bir yıl geçti iki yıla çıkardım barajı. Bu arada Serdar ve Gürsel ile görüşüp konuşuyoruz, motive ediyorlar beni her görüşmemizde.
Çevremdeki herkes çok ciddi motive etti, sevgili babam da 50 yıllık arkadaşını bırakmıştı benden bir süre önce ki bu da çok yüksek düzeyde cesaretlendirmişti beni. Tanıyanlar bilir babamın sigarayı bırakması olanaksız görünürdü. Ben de madem bıraktım öyleyse sürdür sigarasız yaşamı dedim.
Dört yıl geçti ve içmeyi düşünmedim, düşünmek de istemiyorum.
Darısı sigara içenlerin başına...
Sevgiyle
Taylanca

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder