28 Temmuz 2012 Cumartesi

Londra 2012

Londra 2012 Olimpiyat Oyunları
Açılış törenini izliyorum şu anda, izlemeye başladım ki hala büyük bir keyifle izliyorum. İzlerken onları gördüm ve yazmaktan soğudum. Yazmak istemiyorum...
Sevgiyle
Taylanca

27 Temmuz 2012 Cuma

TOKİ ve Aslantepe ve iftar ve diğerleri ve bir de GSYİAD





Aslantepe ve iftar ve diğerleri...

Herkes bilir, Seyrantepe'de bir stadyum yaptı TOKİ, Mecidiyeköy'deki DEĞERSİZ araziye karşılık TEM kenarında görgüsüzce sergilenmek üzere aynen TOKİ Evlerinde olduğu gibi bir stadyum inşa etti....Stadyumun yapıldığı yer sıkıntılı, yerleşimlerden uzak ve en önemlisi TEM kenarı TEM. Maç günleri İstanbul trafiğini felç etmek istiyorsanız daha iyi yer bulamazsınız, köprü üstü hariç... Emeği geçen herkesi kutlamak gerek ki en de kutluyorum. Önemli olanın TEM'i kullanan milyonlarca insan tarafından TOKİ'nin görülmesi ki bu konuda başarıya ulaşıldı. Trafik kilitlenmiş, kimin umurunda...

Stadyumun kuruluş yeri böylesine DOĞRU iken bir de GSYİAD (1905 Galatasaraylı Yönetici ve İşadamları Derneği) çıktı ve o muhteşem TEM kenarı muhteşem stadyumun bahçesinde iftar çadırı kurdu, ne iyi etti de kurdu, böylece yoldan geçmeye çalışan herkes gördü derneğin paraya kıyıp iftar yemeği verdiğini. Ne mutlu bana ki ben de gördüm!!!

Sahi iftar yemeği gösteriş amaçlı mı verilir, verilmeli?

Sevgiyle

Taylanca

27 Temmuz 2012

22 Temmuz 2012 Pazar

Eğer




Eğer yapsaydım, sevseydim, gitseydim, arasaydım, okusaydım, izleseydim, gitmeseydim, gelmeseydim, gelseydim, YAŞASAYDIM... Saymakla bitmez -saydım, -seydim ile biten sözcükler, bu sözcükleri içeren cümleler. Hele bir de KEŞKE ile başlıyorlarsa ki çoğu da öyle. Yandık demek, saymak yerine yanmak daha doğru olsa gerek. Keşke yanma-saydım...

Eğer ve keşkeler üzerine o kadar çok yazı, şiir var, o kadar çok şarkı ve şarkımsı var, çoğunu da biliyoruz ama yine de ''-saydım, -seydim, eğer, keşke'' diyoruz.

Dememeliyiz, çıkarıp atmalıyız yaşamlarımızdan, uzaklaştırmalı, uzak kalmalıyız ve bir daha hiç görüşmemeliyiz. Ne zaman ki bunu başardık işte o zaman yaşadık sayabiliriz. YaşaSAYDIM yerine SAYarız yaşaDIM diye...

İçimden geçenleri yapmaya başlayalı çok olmadı ama en azından başladım yapmaya, Artık saymıyorum, ''-saydım eğer''leri, ''keşke''leri. Azaldılar çünkü, aslında azalmadılar azalttım onları. İstedim ve azalttım. Daha da alacağım yol var ve alacağım... Daha mutlu yaşıyorum, daha mutlu yaşayacağım...

Ne dersiniz var mısınız YAŞAMAYA... Daha mutlu yaşamaya...

Haydi ilk iş ne zamandır aramadığınız bir dost ya da iyi arkadaşınızı arayarak başlayın...

Sevgiyle

Taylanca

18 Temmuz 2012 Çarşamba

IMAGINE




IMAGINE




Imagine there's no heaven

It's easy if you try

No hell below us

Above us only sky

Imagine all the people living for today




Imagine there's no countries

It isn't hard to do

Nothing to kill or die for

And no religion too

Imagine all the people living life in peace




You, you may say

I'm a dreamer, but I'm not the only one

I hope some day you'll join us

And the world will be as one




Imagine no possessions

I wonder if you can

No need for greed or hunger

A brotherhood of man

Imagine all the people sharing all the world




You, you may say

I'm a dreamer, but I'm not the only one

I hope some day you'll join us

And the world will live as one


JOHN LENNON

17 Temmuz 2012 Salı

Büyüyünce ne olacaksın?

İlk kez 1984 yılında dinledim John Lennon'ın olağanüstü yapıtı Imagine'ı. Daha ilk dinlemede vuruldum. Sözlerinin yarattığı etki beni o gün fanatik yaptı. Düşünce ve duygularımı etkiledi, aldı götürdü beni yanında. DJ'lik yaptığım yıllarda açılış şarkısı oldu tatil köyü diskosunun. Bazen kapanışlarda da çaldım ama açılışlarda ihmal etmedim hiç. 1984'ten beri nerede gitar sesi duyduysam istek yaptım Imagine çalsın diye müzisyen, çok azı hakkını vererek çalabildi ki bir çoğu bilmiyordu. Bugün herkesin dilinde ve bir çok müzisyen tarafından albümlerine de dahil edildi ama hiç biri John Lennon gibi olmadı, olamadı. Tam 28 yıl olmuş tanışalı, çok da iyi dost olmuşuz bu süreçte. Anlatacak çok anımız var ama başka günlere saklıyorum. Alttaki satırlarla çok yakın zamanda tanıştı sanal alem. Savaşların hortlatılmaya çalışıldığı bir dönemde, mutsuzlukların tavan yaptığı bir dönemde. İyi ki de tanıştırdı ama tabii anlayana...
Herkesin büyüyünce de mutlu olması dileklerimle
Sevgiyle
Taylanca







Satılık meşrubatlı buzdolabı...

Çok merak ediyorum bu reklamlarla satış patlaması yaşayıp yaşamadıklarını. Sözünü ettiğim Vestel'in içi meşrubat dolu buzdolabı kampanyası. evet ''for you'' serisi renkli buzdolabı çeşitlerini renklerine göre Coca Cola, Fanta ya da Sprite ile doldurup kampanya başlatmışlar. Neymiş içi bu meşrubatlarla dolu hatta dopdolu imiş. Merak ediyorum insanlar buzdolabı alırken içinin meşrubat dolu olmasını cazip buluyorlar mı? Buzdolabının teknik özellik ve üstünlüklerinin hiç bir anlamı yok mu? Meşrubatlar olmasa bu dolaplar çok mu kötü, para etmez mi? Bir ailenin normal tüketiminde bir dolap dolusu meşrubat ne kadar süreyle gidiyor? Niçin light seçeneği yok? Ya da meşrubatları alana dolap mı bedava? Karışık seçenek yok mu? Bira içenler niçin düşünülmedi? Meşrubatlar soğuk mu? Taşıma sırasında reklamdaki gibi meşrubatlar içinde mi olacak? Dolabı aldıktan sonra meşrubatlar satılıp para mı kazanılacak? Hedef kitle, restoran, kafe vb işletmeciler mi ya da eş ya da yakınları mı? Daha çok sayıda soru türetilebilir ama ben bu tür meşrubatları hiç tüketmeyen biri olarak gerçekten merak ediyorum amaç ne diye? Sahi bilen var mı?
Sevgiyle
Taylanca

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Aysel Git Başımdan




Aysel Git Başımdan




aysel git başımdan ben sana göre değilim

ölümüm birden olacak seziyorum

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

aysel git başımdan istemiyorum

benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün

dağıtır gecelerim sarışınlığını

uykularımı uyusan nasıl korkarsın

hiçbir dakikamı yaşayamazsın

aysel git başımdan ben sana göre değilim

benim için kirletme aydınlığını

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim




Islığımı denesen hemen düşürürsün

gözlerim hızlandırır tenhalığını

yanlış şehirlere götürür trenlerim

ya ölmek ustalığını kazanırsın

ya korku biriktirmek yetisini

acılarım iyice bol gelir sana

sevincim bir türlü tutmaz sevincini

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ümitsizliğimi olsun anlasana

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim




sevindiğim anda sen üzülürsün

sonbahar uğultusu duymamışsın ki

içinden bir gemi kalkıp gitmemiş

uzak yalnızlık limanlarına

aykırı bir yolcuyum dünya geniş

büyük bir kulak çınlıyor içimdeki

çetrefil yolculuğum kesinleşmiş

sakın başka bir şey getirme aklına

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ölümüm birden olacak seziyorum

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

aysel git başımdan seni seviyorum
ATTİLA İLHAN

BU GEMİ NE ZAMANDIR BURADA


BU GEMİ NE ZAMANDIR BURADA

Bu gemi ne zamandır burada
Çoktan boşaltmış yükünü
Gece de olmuş, rıhtım da bomboş
Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa
Arkada, guvertede
Ah, neresinden baksam sessizlik gene.

Yürürüm usuldan, girerim bir meyhaneye
İçerde üç beş kişi
Yalnızlık üç beş kişi
Bir kadeh rakı söylerim kendime
Bir kadeh rakı daha söylerim kendime
-Söyle be! ne zamandır burda bu gemi
-Denizin değil hüznün üstünde.

Belki yarın gidecek
Bir anı gelecek bir başka anının yerine.

İnsan bazan ağlamaz mı bakıp bakıp kendine.

EDİP CANSEVER

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Efes One Love Festival

Efes One Love Festivalde bira satışı başlangıçtan yaklaşık yarım saat önce gelen bir yazı ile yasaklanmış. Yaşasın korundu gençler kötülüklerden.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Yağmur Kaçağı....


YAĞMUR KAÇAĞI

elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni  götürecek yoksa beni


geceleri bir çarpıntı duyarsan
telâş telâş yağmurdan kaçıyorum
sarayburnu'ndan geçiyorum
akşamsa  eylül'se ıslanmışsam
beni görsen belki anlayamazsın
içlenir gizli gizli ağlarsın
eğer ben yalnızsam yanılmışsam
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni

Attila İlhan

10 Temmuz 2012 Salı

Anlar... Borges'ten











Arjantinli şair, öykü ve deneme yazarı Jorge Luis Borges’a yolda yürürken sormuşlar;

- Siz Borges misiniz?

Borges:

- Bazen…demiş




ANLAR...



Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,




İkincisinde daha çok hata yapardım.

Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.

Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,

Çok az şeyi

Ciddiyetle yapardım.

Temizlik sorun bile olmazdı asla.

Daha çok riske girerdim.

Seyahat ederdim daha fazla.

Daha çok güneş doğuşu izler,

Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.

Görmediğim birçok yere giderdim.

Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.

Gerçek sorunlarım oludu hayali olanların yerine.

Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım.

Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.

Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.

Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.

Hiçbir yere yanında su, şemsiye ve paraşüt almadan,

Gitmeyen insanlardandım ben.

Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.

Eğer yeniden başlayabilseydim,

İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.

Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.

Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,

Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.

Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...

ÖLÜYORUM…

Arjantin–1985

Jorge Luis Borges

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Parkorman ve Guns'n Roses



İlk kez 2005 yılında girmiştim Parkorman'a ve büyülenmiştim. Sevinmiştim bol miktarda ağacının var olmasına, doğal kalmaya çalışan yapısını sevmiştim. 2006 sonlarında gitmiştim ikinci kez. Yine güzeldi, nefes almak güzeldi yine. Derken son bir hafta içinde üç kez gittim, üç farklı konser için üç farklı gün gittim. İlkinde çok hissedemedim ama iki ve üçüncü gidişlerimde birlikte gittiğim arkadaşlarımın da yardımıyla canlandı anılarım. Ne yazık dedim, ne yazık olmuş onca ağaca, nasıl kıydılar diye düşünecek oldum kıyılmadık ne kaldı ki Parkorman'a kıyılmasın. Bakılım daha ne kadar kıyılacak? Yerine ne zaman site ya da iş merkezi yapılacak? Belki de dördüncü köprü için geniş geniş çevre yolları yaparlar.
Tek tesellim öğrencilik yıllarımın genç(!) grubu Guns'n Roses'ı izleme canlı canlı dinleme şansını yakalamış olmam. Hoş Axl Rose biraz büyümüş(!) de olsa hala iyi. Ayrıca genç ve yeni ekibi de eskisini hiç aratmadı doğrusu. Bekleriz bir daha, bir daha gitmek üzere...
Bu arada bir sitem Ugly Kid Joe konserini Cuma öğlen saatlerine koyan organizatörlere, çalışanlar izlemesin diye güzel seçilmiş gün ve saat...
Salı günü Chris de Burgh konseri için Küçükçiftlikte olacağım, bakalım yaşlı kurt ne durumda...
Taylanca
Temmuz 20012

5 Temmuz 2012 Perşembe

Hakan Yavaş ile palyaço okulu

http://www.sabah.com.tr/Cumartesi/2011/07/30/palyacolara-okul

MASA DA MASAYMIŞ HA





MASA DA MASAYMIŞ HA



Adam yaşama sevinci içinde


Masaya anahtarlarını koydu


Bakır kaseye çiçekleri koydu


Sütünü yumurtasını koydu


Pencereden gelen ışığı koydu


Bisiklet sesini çıkrık sesini


Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu


Adam masaya


Aklında olup bitenleri koydu


Ne yapmak istiyordu hayatta


İşte onu koydu


Kimi seviyordu kimi sevmiyordu


Adam masaya onları da koydu


Üç kere üç dokuz ederdi


Adam koydu masaya dokuzu


Pencere yanındaydı gökyüzü yanında


Uzandı masaya sonsuzu koydu


Bir bira içmek istiyordu kaç gündür


Masaya biranın dökülüşünü koydu


Uykusunu koydu uyanıklığını koydu


Tokluğunu açlığını koydu.


Masa da masaymış ha


Bana mısın demedi bu kadar yüke


Bir iki sallandı durdu


Adam ha babam koyuyordu.


EDİP CANSEVER

Sırasıyla: Ece Ayhan, İlhan Berk, Edip Cansever, Ahmet Oktay

Yüreklilik...







Yüreklilik; kendi hatalarına egemen olmaktır...








Onlardan acı çekmektir, ama onların altında ezilmemektir...






Ve yoluna devam etmektir... Yüreklilik hayatı sevmektir...






Ve ölüme dingin bir bakışla bakmaktır...






İdeale koşmak ve gerçeği anlamaktır...






Harekete geçmek ve evrenin çabamıza hangi ödülü ayırdığını veya bir ödül ayırıp






ayırmadığını bilmeden büyük amaçlara kendini adamaktır...






Yüreklilik, gerçeği aramak ve onu söylemektir...






Geçici olarak muzaffer olan,yalanın yasasına boyun eğmemektir..






Ve ruhumuzu, dudağımızı ve ellerimizi, aptal alkışların ve fanatik yuhalamaların yansıması






yapmamaktır...






Jean Jaures

Ben hayatta en çok babamı sevdim...




Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim




Ben hayatta en çok babamı sevdim

Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk

Çarpı bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek

Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim

Bilmezdi ki oturduğumuz semti

Geldi mi de gidici – hep , hep acele işi

Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi



Atlastan bakardım nereye gitti

Öyle öyle ezber ettim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,

Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul’a

Bi helallaşmak ister elbet , diğ’mi oğluyla!

Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,

Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,

En son teftişine çıkana değin

Koştururken ardından o uçmaktaki devin,

Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için

Açıldı nefesim, fikrim, canevim

Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Can YÜCEL

3 Temmuz 2012 Salı

Edip Cansever'den







Bir Taş Atarsın...
Bir taş atarsın, taş nereye düşerse
Mutlaka bir köşebaşıdır
Çünkü yüreğin daralmıştır ve kıştır
Kullanılmamış bir sicim gibidir soğuk
İşte bak her kestaneciye sapsarı bir köşebaşı kalmıştır.

Şimdi bir şamandıra denizin yüzünde
Durulmamış bir anı gibi kendini salmıştır.

İçimizde birbiriyle konuşan yaprak bolluğu
Yalnızlık bir başına kalmıştır.

Edip CANSEVER

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Aşık Veysel'den...


                                                                                  




BU ÂLEMİ GÖREN SENSİN






Bu âlemi gören sensin


Yok gözünde perde senin


Haksıza yol veren sensin


Yok mu suçun burda senin






Kâinatı sen yarattın


Her şeyi yoktan var ettin


Beni çıplak dışar attın


Cömertliğin nerde senin
















Evli misin ergen misin


Eşin yoktur bir sen misin


Çarkı sema nur sen misin


Bu balkıyan nur da senin










Kilisede despot keşiş


İsa Allah'ın oğlu demiş


Meryem Ana neyin imiş


Bu işin var bir de senin





Kimden korktun da gizlendin


Çok arandın çok izlendin


Göster yüzün çok nazlandın


Yüzün mahrem ferde senin






Binbir ismin bir cismin var


Oğlun kızın ne hısmın var


Her bir irenkte resmin var


Nerde baksam orda senin








Türlü türlü dillerin var


Ne acaip hallerin var


Ne karanlık yolların var


Sırat köprün nerde senin






Âdemi sürdün bakmadın


Cennette de bırakmadın


Şeytanı niçin yakmadın


Cehennemin var da senin






Veysel neden aklın ermez


Uzun kısa dilin durmaz


Eller tutmaz gözler görmez


Bu acaip sır da senin









Aşık Veysel ŞATIROĞLU