26 Aralık 2012 Çarşamba

Can oğlum...

Can oğlumla 10 yıl...
Bugün canım oğlumun doğum günü, bugün can oğlumun 10 yaşını bitirip 11. yaşına giriş günü. Bugün can oğlumla birlikte geçirdiğimiz çok anlamlı yılların onuncusunu devirdik, onbirincisine başladık...
Doğduğu günü dün gibi anımsıyorum, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Araştırma Hastanesi'nde doğumhane girişinde beklediğim heyecanlı saatlerin sonunda saat 11.30 civarında kapıda beliren ebenin kucağındaydı benim kucağıma verilmeden önce. Kucağıma aldığımda yaşadığım görkemli duygu çok büyük bir mutluluktu. Bu mutluluğun tanımını nasıl yapabilirim bilmiyorum, bildiğim tek şey mutluluğumun görkemi. O görkem ki her geçen gün büyüyor oğlumla birlikte, o görkem ki canıma can katıyor. Kucağıma aldığımda küçücük kaldım can oğlumun görkemi karşısında, mutluluğun gülmek ile ağlamak arasında gidip gelen bir duygu olduğunu öğrendim oracıkta.
Kolay değildi çok sevdiğiniz babanızın yerine geçiyordunuz bir anda. Yıllarca oğul olarak yaşamışken bir anda bir yanınız oğul, bir yanınız baba oluveriyor. Baba olmak mı oğul olmak mı zor derseniz her biri birinden daha zor ama her ikisi de çok mutlu eden çok büyük duygular.
Can oğlumla nice güzel, mutlu ve umutlu yeni yaşlara... O güzel gülüşün sürekli seninle olsun...
Seni seviyorum canım oğlum, seni seviyorum can oğlum...
Sevgimle
Taylanca






 

18 Aralık 2012 Salı

Ne kadar istiyoruz?...

''Dünya, aradığını çok isteyenin bulmak, az isteyenin şikayet etmek, hiç istemeyeninse seyretmek için zaman harcadığı bir gezegen değil mi?''
Buket Uzuner
Su
Sayfa:101

Bilmem Buket Uzuner sever misiniz? Geçtiğimiz ay okuyabildiğim SU kitabında etkilendiğim bir alıntıyı paylaşmak istedim. Ne kadar farkındayız neyi ne kadar istediğimizin? Çevremizdeki insanları düşünelim, yok mu çevremizde bu tanım içerisindeki sınıflamaya uyan kişiler. Aslolan neyi ne kadar istediğimiz değil aslında daha basit ve daha karmaşık: yaşamayı ne kadar istiyoruz? Yaşamak derken adam gibi yaşamaktan söz ediyorum. Coşkulu yaşamaktan, basit yaşamaktan, mutlu yaşamaktan...
Mutluluğa, gülümsemeye, gülümsetmeye...
Sevgiyle
Taylanca

Fotoğraf:
Yeniköy'den Boğaz
Taylanca

4 Aralık 2012 Salı

Efes Pilsen Blues Festival 23 İstanbul

Efes Pilsen Blues Festival 23 İstanbul

Tam bir yıldır hatta geçen yılki İstanbul konserlerinin iptali nedeniyle izleyemediğimi de düşünüce iki yıllık bir özlemimi giderdim iki gün üst üste giderek. İyi ki de gittim kulaklarım ve ruhum bayram etti, ''müzik ruhun gıdası'' değil mi ki etmesin. Gerçekten gıdasıymış kanıtlandı bir kez daha. 1999'dan bu yana 2007 ve 2011 hariç en az bir kez izlediğim ve bağımlısı olduğum festivale kavuşmuş olmak Cuma ve Cumartesi'yi festival için bloke etmemi sağladı. Merak ediyordum 23.Festivalin konuklarını. Adeta koşarak gittim Lütfi Kırdar'a.

İlk olarak gitarını konuşturan Cedric Burnside çıktı sahneye. Cedric Burnside tek başına bir orkestraymışçasına gitarını konuşturdu hatta öttürdü derler ya aynen öyle öttürdü. Hele bir de bağlama çalma sürprizi vardı ki doyamadım çalışına. Sahnedeki sempatik tavırları ve izleyici ile kurduğu sıcacık ilişki tuvalete bile gitmemizi engelleyecek şekilde bağladı neredeyse olduğumuz yere.
Cedric Burnside sonrası sahneye Smokin' Joe Kubek & Bnois King çıktı, tarzları Cedric'ten farklı olmakla birlikte coşkuyu sürdürmek gibi ortak noktaları vardı. Başta iki ihtiyar olmak üzere tüm ekip hareketleriyle sempati topladılar.

Billy Branch & The Sons of Blues'un sahneye çıkmasıyla sürekli yükselmekte olan enerji tavana vurdu. Billy Branch amca benim doğduğum yıl grubunu kurmuş ve o günden bugüne blues yapmaktaymış ki, Emmy ve Grammy ödülleri de kazanmış. Bir de tam 30 kez Avrupa'yı dolaşan Zora Young sahne aldı ki değmeyin keyfimize.

Bu görkemli Blues şöleni sırasındaki bir diğer sürpriz de Billy Branch & The Sons of Blues'un Sevgili Barış Mançomuzun ''Lambaya Püf De'' yapıtını yorumlamalarıydı. İzleyemeyenler internette bulabilirler ki aramaya ve izlemeye değer.

Efes Pilsen Blues Festival 23 7-8 Aralık'ta İzmir konserleriyle son bulacak. İnsana ne iyi ettim de geldim dedirtiyor ki bana bu yıl da iki kez dedirtti bunu :) . Burada değinilmesi gereken bir konu var ki getirilen 24 yaş sınırı özellikle Cuma günü salonun alışılmış doluluğundan uzak oluşu. Çocukların evlendirildiği ve normal görüldüğü bir ülkede 24 yaş sınırı komik mi, trajik mi? !!!

Efes Pilsen Blues Festivallerin programını yapanlara buradan teşekkür etmek istiyorum, her sene bir önceki yılı aratmayacak şekilde program yaptıkları için. Bir de önceki yıllardaki Cahit Berkay'lı Erkin Koray'lı festivaller de özlenmekte, bilmem anlatabildim mi? :)
Sevgiyle
Taylanca