24 Ocak 2013 Perşembe

Martı olmak

Martı olmak, Jonathan Livingstone olmak
Üniversite yıllarında kuşağımın neredeyse tamamın baş ucu kitabı olan Martı'yı bir kaç kez okudum, severek okudum. Martıları seviyor olmamdan olsa gerek Martı Jonathan'ı da çok sevdim. Özgürlük tutkusu hep var oldu ben de adımda yer aldığı gibi.
''Bütün martıların amacı uçmak değil yemek bulmak iken, Jonathan'ın amacı uçmak ve yeni şeyler öğrenmektir. Bu nedenle de sürüdeki diğer martılar tarafından dışlanmıştır.''
Geçtiğimiz hafta Beşiktaş'tan Kadıköy'e geçmek üzere vapura bindim ki çok sevdiğim vapur yolculuğunu son aylarda yapabilir oldum. Hava serindi serin olmasına ama engelleyemedi benim dışarıda oturup boğazın olağanüstü sunumunu izlememi. Martılara bizim oraların deyimiyle gevrek  atmayı çok istememe karşın yemeye başlayıp da yarım bıraktığım simit olmadığı için yine besleyemeyecektim sevgili martı arkadaşlarımı. Neyse ki bu kez bir beyefendi hazırlıklı gelmişti. Elinde taşıdığı poşette iki adet ekmek vardı ve tek amacı martıları beslemekti. Vapur hareket etmeden başladı martıları ekmeğin çevresinde toplamaya. Ekmekten her bir parçacık koparıp havaya attığında bir martı kapıveriyordu çığlıklar içerisinde. Kazara denize düşecek olursa da orada suyun içinde bekleyen martılardan birine gidiyordu ekmek parçası ya da havadan hızla pike yapan bir martının gagaları arasında yok oluyordu. Yeni ekmek parçası yeni şans diyerek martılar vapurumuzun hareketine paralel olarak bizimle uçmaya başladılar yine çığlıklar içerisinde. Poşette iki ekmek vardı ve Kadıköy'e kadar yetirecek şekilde çalışıyordu ekmeklerin geçici sahibi ya da diğer bir deyişle martıların yemek servisini yapan kişi.
Beşiktaş'tan Kadıköy'e kadar atılacak ekmeklerin peşinden koşarcasına uçtu martılar, gözleri ekmekte olarak, çığlıklarla yarıştılar kapmak için bir lokma ekmeği. Bilmem ölçülebilir mi Beşiktaş Kadıköy arasında uçarak harcadıkları enerjinin karşılığını ekmeklerle alabildiler mi ya da değdi mi balık avlamak yerine ekmeğin peşinde Kadıköy'e kadar kanat çırpmaları. Ne de olsa Jonathan Livingstone gibi uçmak ya da yeni şeyler öğrenmek amacıyla gelmediler bizimle. Aralarında Jonathan'ın arkadaşları var mıydı bilmiyorum ancak bu ekmek peşinde çığlıklarla uçan martılar bende bazı çağrışımlar oluşmasına yol açtı.
Martıların bu yolculuğu bazı insanların karın doyurma yolculuklarını çağrıştırdı; karın doyurmak için karınlarını doyuran kişilere koşulsuz, sorgusuz bağlanan insanları çağrıştırdı. Bir farkla;
Martılar uçabilme yetenekleri ile hızla  yön değiştirerek özgürleşmeyi seçebilirlerken, insanlar uçamamakta ve özgürlüklerini yitirmekte...
Sevgiyle
Taylanca

Fotoğraflar: TÖÇ, Beşiktaş-Kadıköy Vapuru






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder