15 Ağustos 2012 Çarşamba

Moskova, metro, meydan, marka, muhallebici

Moskova'dan notlar; BİR...
Kızıl Meydan'ın hemen yanı başındaki Burger King'in kırmızısı meydanın kızıllığını almış götürmüş. Yetmezmiş gibi diğer yanındaki devasa alış veriş merkezindeki lüks dünyadaki olup biten her şeyi özetliyor. Egemen olan insanlar mı markalar mı?
Yıllarca kapalı kutu olarak kalan ve sanattan spora hemen her alanda çok güzel işler çıkaran bir halkın ya da daha doğru bir deyişle halkların daha çok facebook için poz veriyor oluşuna yazık demekten başka bir şey bulamıyorum. Yazık, çok yazık...
Kızıl Meydan'daki ''Lenin Mozolesi''nin bulunduğu alanın sponsorları da kentin tamamında var olan kiril alfabesinin egemenliğini kırarak özgün mareka tasarımları ve logoları ile yer buluyor pankartlarda. Gerçekten bu kadarı da fazla dedirtiyor insana. Düşünsenize bir yandan herkesin eşitliğine inanan ve halk devrimine önderlik eden Lenin'in mozolesi, hemen önünde sponsorların sergilendiği pankart.
Moskova'nın metro istasyonları dahil gezebildiğim yerlerinin tamamında kiril alfabesi kullanılırken, küresel markalar gayet güzel latin alfabesine alıştırmaya başlamış insanları.
Yaklaşık 3 saatimi metro istasyonlarını gezmeye ve fotoğraflamaya ayırarak fare misali yerin kat be kat altında dolandım, hem de hayranlıkla. Nasıl hayran olmayayım ki, ne bir nem, ne bir koku ve olağanüstü akıllılıkla tasarlanmış şimdilik 12 hattan oluşan bir metro ağı. O derinlikte, o temizlik ve dakikada bir geçen trenler. Yolcuların büyük kısmı kitap okurken en genç nesil elindeki akıllı telefon ya da tabletle oynamayı ya da müzik dinlemeyi seçmiş durumda ki bu da Rusya'nın geleceği hakkında biraz ipucu veriyor gibi...






Metro ağının çok iyi tasarlanmış olmasının yanı sıra çok daha önemli çok büyük bir ayrıntısı var ki bu da her bir istasyonun içinde yer alan sanat eserleri. Her biri yapıldığı dönemle ilgili resimlerle, heykellerle, mozaiklerle süslenmiş. Kiminde dini motifler öne çıkarken, kimisinde sanat, kimisinde devrim betimlenmiş. Moskova metrosunu görünce İstanbul metrosunun uzunluğu, hatlar arası kopukluk ve yaşanan izdihamı düşündüm ve kendi kendime güldüm ağlanacak halimize... Hele bir de belediye başkanımızın ''Metrobüs Mucizesi'' ile ilgili demecini ''Dünya literatüründe de normalde otobüslerle yolcu taşıma kapasitesi saatte 12 bin ya da 15 bindir. Biz 33 bin kişiye çıkmışız. Yani bu otobüslerle olacak iş değil. Bu kadar yolcuya hafif metro ve raylı sistem olması gerekiyor. Çünkü 35 bin, 50 bin yolcu hafif metro demektir.'' okuyunca kahkahalara boğuldum. Günaydın dedim duyup duymamasına aldırmadan. Keşke muhallebicilik işine değil de metro işine eğilseydi en azından bu muhteşem demeci vermezdi. Sahi ne oldu o tanesi 1.250.000 Euro'ya alınan metrobüslere?... Neyse Moskova'yı anlatmak isterken yoldan çıkan metrobüsün ya da çöken metrobüs durağının altında kalmayalım....
Bu arada bu gariban kentin halk otobüsü, belediye otobüsü, minibüs vb toplu taşıma araçları yok trafikte terör estiren, pardon halka hizmet veren. Tüm kenti kapsayan ve birbirine aktarma şansı veren metro hatlarının yanında bir de troleybüs hatları var. Gördüğüm troleybüslerin tamamı eski ama işler halde, metroda hizmet veren trenlerin de gördüklerimin yarısından çoğu eski ama bakımlı ve işler halde idi. Makyajları yoktu ama temizlerdi. Aynı bizdeki gibi :)))))
Sevgiyle
Taylanca



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder