2007-2010 yılları arasında bir yelken takımımız vardı. Yoğun antrenmanlar sonrasında yarışlara da katıldık. Büyük Yarış diye de geçen Aşağı Yarışı'na 2009'da bir kez katıldık ve yarış günlüğümüzü de o günlerde yazıya döktüm vekurumsal dergimizde yayınladık. Umarım keyifle okursunuz...
Taylan
Yelkenli fotoğrafları: Alp Dilgen
2009 Aşağı Yarışı Günlüğü
17 Temmuz saat 13.00’te İstanbul Boğazı Çengelköy açığında start alan TAYK/Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Açık Deniz Yarışı’nı heyecanla bekliyorduk takımımızın kurulduğu günden bu yana. İlk kez katılacaktık 3 etaptan oluşan toplam 301 millik namı diğer Büyük Yarışa… Yarış süresince Deniz Kuvvetleri Komutanlığından iki mayın tarama gemisi ve iki sahil güvenlik botu bizlere eşlik ederek güvenliğimizi sağladılar. 25-30 saat süreceği düşünülen 165 millik İstanbul-Bozcaada etabı için son teknik kontrolleri yaptıktan sonra saat 11.00’de Ataköy Marina’dan ayrılarak start hattının yolunu tuttuk.
Start hattına geldiğimizde yarışacağımız teknelerle birlikte boğazı süsledik, şamandıraları kontrol ettik, can yeleklerimiz ve cansalımızı yarış komitesine gösterdik, ana yelken ve cenoamızı bastık, balonumuzu hazırladık, gönderimizi donattık ve start anını beklemeye başladık. Saatler 12.55’i gösterdiğinde son beş dakika işareti, 12.59’da son bir dakika işareti verildi heyecan doruğa çıktı, saat tam 13.00 olduğunda yarış başladı. Tam 70 yelkenli balon basarak yarışa başladı.
İlk etap Çengelköy açıklarında başlayıp Marmara denizi ve Çanakkale Boğazını aşarak 165 milin sonunda Bozcaada’da son bulacaktı. Her tekne daha önceden belirlediği rota üzerinde yol almaya başladı. Biz, gruptan ayrılıp Marmara Denizi’nin Avrupa kanadında yol aldık, bir süre sonra hiç tekne görünmez oldu çevremizde. 11 yelkenci pürdikkat görevlerini yerine getiriyordu ama meraklı konuşmalar da geçiyordu aramızda; kim önde diye… Oldukça iyi bir rüzgar yakalamış yelkenlerimizi doldurmuş gidiyorduk merak ve heyecanla bu ilk Büyük Yarış’ımızda. Hava karardı Marmara Denizi’ni aşamadan rüzgar kaldı bir anda, sağanak bekledik uzunca bir süre… Sağanağı yakaladıktan sonra yeniden doldurduk yelkenlerimizi ama hala kimseler yoktu çevremizde. Gece saat 01.00 sularında yine rüzgarsız kalıp hareketsiz bir biçimde sağanak beklerken bizi yola çıkaracak bir telefon geldi ve önde olduğumuzu öğrendik diğer teknelerden büyük bir mutluluk yaşadık, uykumuz gelmişken gözlerimiz dört açıldı yeniden. Bu coşku ile yakaladığımız sağanağı da iyi değerlendirdik ve yeniden hızlandık. Dönüşümlü uyumalar başladı, uyuma derken saatlerce değil tabii, 10-20 dakika uyku güvertede tekneye çapariz vermeyecek herhangi bir yerde yetiyor da artıyormuş meğer. Derken gün ağardı yeniden, beklenenden daha uzun sürdü Marmara’yı aşmamız, dedik Çanakkale Boğazına girelim akıntının da yardımıyla geçer gideriz, zaten öndeyiz de farklı biçimde yaklaşık 2 saat kadar diğerlerinden, neşemizde yerinde tüm yorgunluk ve uykusuzluğumuza rağmen…
Çanakkale Boğazı’nın girişinde yaşadığımız rüzgarsızlık ve arkasından gelen sağanakla yakaladığımız hız ve ardından yine köre düşmemiz birkaç saat yitirmemize yol açtı, yetişirler diye çekindik diğer rotaları kullanan yelkenlilerin ama hala kimseleri göremiyorduk dürbünümüzde, liderliğimizi sürdürüyorduk galiba…Kilitbahir’e geldiğimizde ikinci kez güneşin batışına tanık olduk, yiyecek ve içeceklerimizin de sonlarına yaklaşmıştık tahminlerin üstünde süre alan bu yarışta ve yelken indirip motor basarak yanımıza gelen bir tekneden gelen bilgi ile yarışı çok sayıda teknenin bıraktığını öğrendik. Yorgunluğumuzun arttığı bu saatlerde bir yandan canımız sıkıldı diğer yandan özgüvenimiz arttı bitirmek için…
Beş-on dakikalık uykularla geçen yaklaşık 38 saatin sonunda bitiş çizgisine 1,5 mil kalmıştı kalmasına da hava da kalmıştı. Rüzgar sıfır knot gösteriyordu, yanımızdan sürekli yarışı terk eden motor basmış tekneler geçiyordu ama biz yılmadan sağanak bekliyorduk 38 saat içerisinde defalarca yaptığımız gibi, Büyük yarış’ın ilk etabı azap yarışı haline gelmişti, ama finiş hattı da ışıl ışıl parlıyordu, yaklaşık 11 saatte geçtiğimiz Çanakkale Boğazı’nın ardından finişe bu kadar az kalmışken ve hala öndeyken bırakamazdık yarışı, rüzgar yoktu ama doğru hesaplanan rotanın yararını görüyorduk, akıntı bizi ağır ağır da olsa tam finişe götürecekti, yeter ki diğer tekneler yakaladıkları sağanakla bizi geçip gitmesinler. Gecenin sessizliğinde duyduğumuz her motor sesi terk eden bir tekneden geliyordu, her terk bizim coşkumuzu ve artırıyor umudumuzu tazeliyordu.
Hafif bir rüzgar yakaladık sonunda ve akıntının da yardımıyla finiş hattına yaklaşık 04.00 gibi ulaştık. İlk finişi veren tekne olduğumuzu öğrendiğimizde keyfimize diyecek yoktu. 70 yelkenli ile başlayan yarışı yalnızca 13 tekne bitirebilmişti, tüm favorilerin önünde de Sanovel Yelken Takımı vardı. Yaklaşık 40 saatlik azim sonucunda 165 millik ilk etabın birincisi olmak, ilk kez katıldığımız bu yarışta bizleri oldukça gururlandırmıştı herkes bizi konuşuyordu, rotamızı, sabrımızı, 2 yıl bile dolmadan bu başarıyı göstermek kolay olmasa gerekti…
Pazar günü yapılması gereken ikinci etap rüzgarın sıfır knot olması nedeniyle yapılamadı. Üçüncü ve son etap olan Bozcaada Çeşme etabı beklenmeye başlandı adada 100 millik etap ve akşam yapılacak olan etap ödül töreni…Dinlenmeyi hak etmiştik, birkaç saat dinlendikten sonra ki bu süre teknedeki 10 dakikalık uykunun yanında hem de yatakta geçirilince çok güzel geldi. Artık sırada teknenin yeniden hazırlanması vardı. Temizlik, donanım kontrolü, erzak alışverişi gibi… Bir de kendimizi ödüllendirmek için Ayazma tarafına geçerek denize girmek gibi…
Akşam olduğunda takım olarak ödül törenine hazırdık, Sanovel Yelken Takımı t-shirtlerimizi giyerek marinada hazırlanan tören alanına başımız dik bir şekilde gittik.IRC 1 sınıfı 21 yat arasında ilk sırada finiş veren takım olmanın gururu ve zevkiyle plaketimizi alkışlar eşliğinde aldık.
Sıra üçüncü ve son etap olan Bozcaada-Çeşme etabının başlama saatini beklemeye geldi. Pazartesi saat 09.00’da başlayacak yarışın 14-15 saat sürmesi bekleniyordu. Sabah uyandığımızda bir sürprizle karşılaştık, gece başlayan şiddetli rüzgar bizi Çeşme’ye uğurlamak için esmeye devam ediyordu.
Saat 08.00’de tekneye geçtik, son kontrollerden sonra yelkenlerimizi basarak seyre başladık. Bir küçük hatayla başladık saat 09.00’da son yarışa ama çabuk toparlandık, planladığımız rotayı tuttuk sıkı rüzgar altında buluştuk açık denizle. İlk etapta sıfır knot olan, ikinci etabı iptal ettiren rüzgar bizi Çeşme’ye çabucak ulaştıracaktı anlaşılan… Balon ile çıktığımız yolda bir de baktık ki iskelemizde Midilli, sancağımızda Sakız adası, 32 knotlara kadar çıkan rüzgar ile masmavi Ege sularında dalgalar üzerinde yüzerek sürdük teknemizi. Performansımız derece alacağımıza işaret ediyordu. 100 millik etabı yaklaşık 11 saatte tamamladık, Çeşme Marina’ya ayak bastığımızda vücudumuzun bizi daha fazla taşıyamayacağı belli oldu, ama kumru yenmeden de çeşme terk edilmezdi. Yelken ve halatları güzelce topladıktan sonra saat 23.00’te kendimizi Ilıca’da kumru yerken bulduk meşhur kumrucuda… Sonra döndük kalacağımız otele ve sabah yiyeceğimiz boyozları düşünerek uykuya daldık. Sabah ilk iş internetten sonuçları öğrenmeye çalıştık, dokuzuncu tekne olmuştuk bu etapta, genel klasmanda da üçüncü.
İlk kez katıldığımız bu yarışta bir çok favori tekneyi geride bırakarak üçüncü olduk, 17’sinde başladığımız Büyük Yarış’ın üçüncüsü olarak 21’inde evimize dönerek keyifli anılara daldık…
Start hattına geldiğimizde yarışacağımız teknelerle birlikte boğazı süsledik, şamandıraları kontrol ettik, can yeleklerimiz ve cansalımızı yarış komitesine gösterdik, ana yelken ve cenoamızı bastık, balonumuzu hazırladık, gönderimizi donattık ve start anını beklemeye başladık. Saatler 12.55’i gösterdiğinde son beş dakika işareti, 12.59’da son bir dakika işareti verildi heyecan doruğa çıktı, saat tam 13.00 olduğunda yarış başladı. Tam 70 yelkenli balon basarak yarışa başladı.
İlk etap Çengelköy açıklarında başlayıp Marmara denizi ve Çanakkale Boğazını aşarak 165 milin sonunda Bozcaada’da son bulacaktı. Her tekne daha önceden belirlediği rota üzerinde yol almaya başladı. Biz, gruptan ayrılıp Marmara Denizi’nin Avrupa kanadında yol aldık, bir süre sonra hiç tekne görünmez oldu çevremizde. 11 yelkenci pürdikkat görevlerini yerine getiriyordu ama meraklı konuşmalar da geçiyordu aramızda; kim önde diye… Oldukça iyi bir rüzgar yakalamış yelkenlerimizi doldurmuş gidiyorduk merak ve heyecanla bu ilk Büyük Yarış’ımızda. Hava karardı Marmara Denizi’ni aşamadan rüzgar kaldı bir anda, sağanak bekledik uzunca bir süre… Sağanağı yakaladıktan sonra yeniden doldurduk yelkenlerimizi ama hala kimseler yoktu çevremizde. Gece saat 01.00 sularında yine rüzgarsız kalıp hareketsiz bir biçimde sağanak beklerken bizi yola çıkaracak bir telefon geldi ve önde olduğumuzu öğrendik diğer teknelerden büyük bir mutluluk yaşadık, uykumuz gelmişken gözlerimiz dört açıldı yeniden. Bu coşku ile yakaladığımız sağanağı da iyi değerlendirdik ve yeniden hızlandık. Dönüşümlü uyumalar başladı, uyuma derken saatlerce değil tabii, 10-20 dakika uyku güvertede tekneye çapariz vermeyecek herhangi bir yerde yetiyor da artıyormuş meğer. Derken gün ağardı yeniden, beklenenden daha uzun sürdü Marmara’yı aşmamız, dedik Çanakkale Boğazına girelim akıntının da yardımıyla geçer gideriz, zaten öndeyiz de farklı biçimde yaklaşık 2 saat kadar diğerlerinden, neşemizde yerinde tüm yorgunluk ve uykusuzluğumuza rağmen…
Çanakkale Boğazı’nın girişinde yaşadığımız rüzgarsızlık ve arkasından gelen sağanakla yakaladığımız hız ve ardından yine köre düşmemiz birkaç saat yitirmemize yol açtı, yetişirler diye çekindik diğer rotaları kullanan yelkenlilerin ama hala kimseleri göremiyorduk dürbünümüzde, liderliğimizi sürdürüyorduk galiba…Kilitbahir’e geldiğimizde ikinci kez güneşin batışına tanık olduk, yiyecek ve içeceklerimizin de sonlarına yaklaşmıştık tahminlerin üstünde süre alan bu yarışta ve yelken indirip motor basarak yanımıza gelen bir tekneden gelen bilgi ile yarışı çok sayıda teknenin bıraktığını öğrendik. Yorgunluğumuzun arttığı bu saatlerde bir yandan canımız sıkıldı diğer yandan özgüvenimiz arttı bitirmek için…
Beş-on dakikalık uykularla geçen yaklaşık 38 saatin sonunda bitiş çizgisine 1,5 mil kalmıştı kalmasına da hava da kalmıştı. Rüzgar sıfır knot gösteriyordu, yanımızdan sürekli yarışı terk eden motor basmış tekneler geçiyordu ama biz yılmadan sağanak bekliyorduk 38 saat içerisinde defalarca yaptığımız gibi, Büyük yarış’ın ilk etabı azap yarışı haline gelmişti, ama finiş hattı da ışıl ışıl parlıyordu, yaklaşık 11 saatte geçtiğimiz Çanakkale Boğazı’nın ardından finişe bu kadar az kalmışken ve hala öndeyken bırakamazdık yarışı, rüzgar yoktu ama doğru hesaplanan rotanın yararını görüyorduk, akıntı bizi ağır ağır da olsa tam finişe götürecekti, yeter ki diğer tekneler yakaladıkları sağanakla bizi geçip gitmesinler. Gecenin sessizliğinde duyduğumuz her motor sesi terk eden bir tekneden geliyordu, her terk bizim coşkumuzu ve artırıyor umudumuzu tazeliyordu.
Hafif bir rüzgar yakaladık sonunda ve akıntının da yardımıyla finiş hattına yaklaşık 04.00 gibi ulaştık. İlk finişi veren tekne olduğumuzu öğrendiğimizde keyfimize diyecek yoktu. 70 yelkenli ile başlayan yarışı yalnızca 13 tekne bitirebilmişti, tüm favorilerin önünde de Sanovel Yelken Takımı vardı. Yaklaşık 40 saatlik azim sonucunda 165 millik ilk etabın birincisi olmak, ilk kez katıldığımız bu yarışta bizleri oldukça gururlandırmıştı herkes bizi konuşuyordu, rotamızı, sabrımızı, 2 yıl bile dolmadan bu başarıyı göstermek kolay olmasa gerekti…
Pazar günü yapılması gereken ikinci etap rüzgarın sıfır knot olması nedeniyle yapılamadı. Üçüncü ve son etap olan Bozcaada Çeşme etabı beklenmeye başlandı adada 100 millik etap ve akşam yapılacak olan etap ödül töreni…Dinlenmeyi hak etmiştik, birkaç saat dinlendikten sonra ki bu süre teknedeki 10 dakikalık uykunun yanında hem de yatakta geçirilince çok güzel geldi. Artık sırada teknenin yeniden hazırlanması vardı. Temizlik, donanım kontrolü, erzak alışverişi gibi… Bir de kendimizi ödüllendirmek için Ayazma tarafına geçerek denize girmek gibi…
Akşam olduğunda takım olarak ödül törenine hazırdık, Sanovel Yelken Takımı t-shirtlerimizi giyerek marinada hazırlanan tören alanına başımız dik bir şekilde gittik.IRC 1 sınıfı 21 yat arasında ilk sırada finiş veren takım olmanın gururu ve zevkiyle plaketimizi alkışlar eşliğinde aldık.
Sıra üçüncü ve son etap olan Bozcaada-Çeşme etabının başlama saatini beklemeye geldi. Pazartesi saat 09.00’da başlayacak yarışın 14-15 saat sürmesi bekleniyordu. Sabah uyandığımızda bir sürprizle karşılaştık, gece başlayan şiddetli rüzgar bizi Çeşme’ye uğurlamak için esmeye devam ediyordu.
Saat 08.00’de tekneye geçtik, son kontrollerden sonra yelkenlerimizi basarak seyre başladık. Bir küçük hatayla başladık saat 09.00’da son yarışa ama çabuk toparlandık, planladığımız rotayı tuttuk sıkı rüzgar altında buluştuk açık denizle. İlk etapta sıfır knot olan, ikinci etabı iptal ettiren rüzgar bizi Çeşme’ye çabucak ulaştıracaktı anlaşılan… Balon ile çıktığımız yolda bir de baktık ki iskelemizde Midilli, sancağımızda Sakız adası, 32 knotlara kadar çıkan rüzgar ile masmavi Ege sularında dalgalar üzerinde yüzerek sürdük teknemizi. Performansımız derece alacağımıza işaret ediyordu. 100 millik etabı yaklaşık 11 saatte tamamladık, Çeşme Marina’ya ayak bastığımızda vücudumuzun bizi daha fazla taşıyamayacağı belli oldu, ama kumru yenmeden de çeşme terk edilmezdi. Yelken ve halatları güzelce topladıktan sonra saat 23.00’te kendimizi Ilıca’da kumru yerken bulduk meşhur kumrucuda… Sonra döndük kalacağımız otele ve sabah yiyeceğimiz boyozları düşünerek uykuya daldık. Sabah ilk iş internetten sonuçları öğrenmeye çalıştık, dokuzuncu tekne olmuştuk bu etapta, genel klasmanda da üçüncü.
İlk kez katıldığımız bu yarışta bir çok favori tekneyi geride bırakarak üçüncü olduk, 17’sinde başladığımız Büyük Yarış’ın üçüncüsü olarak 21’inde evimize dönerek keyifli anılara daldık…
Sevgiyle
Taylanca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder