
İlk dersimizden son dersimize kadar kırmızı tuttuk burunlarımızı. Yoğun çalıştık ama hep güldük, kendimize ve birbirimize. Ne de olsa işimizin temelinde vardı gülmek ve gülümsetmek. Gülmek, gülümsemek, gülümsetmek çok büyük önem taşıyordu işimizde. Hocamızın yap dediklerini yapmaya çalıştık hep, ama kendi uyarlamamızla, herkes kendi içindeki komikle hareket etti, tabii önce içindeki komiğini ortaya çıkardı ve birlikte hareket etti. Öyle güzel işler çıktı ki ortaya, gülerek besledik birbirimizi, gülerek besledik kendimizi. Öğrendik ki gülmek ve gülümsetmek en büyük besinmiş palyaçoların ve insanların yaşamında.

Yedi kişiyiz demiştim Türkiye'nin ''İlk Palyaço Okulu''nun öğrencileri olarak. Oyunculardan oluşan öğrenciler içerisinde oyuncu olmayan iki kişiden biriydim. Her öğrenci adadı kendini palayaçoluğa, çalıştık çabaladık öğrenmeye...
''Kırmızı Burun''un bana öğrettiklerine gelince;
Kırmızı burunlu yaşama geçtikten sonra, daha az sinirlenir oldum. O kadar çok şey varken yaşamda bizi kızdıracak, daha az kızmayı öğrendim Gülümse-t-meyi zaten severdim, sevgimin boyutunu öğrendim. ''Yaşadıklarımdan öğrendiğim'' şeylerin yanına yeni şeyler eklemeye çalıştım bugüne dek. Yine yeni şeyler öğrendim, yenilikler kattım kendime. En büyük kazanımım ise daha fazla mutlu olmak oldu. Gülümse-t-mek çok önemli ve büyülü. Yaşam gülümsedikçe ve gülümsettikçe daha fazla anlam kazanıyor. Gülümsedikçe ve gülümsettikçe gülümsüyor insan, biz ne kadar gülümsersek dünya da bize en az o oranda gülümsüyor.
Söz yüzüklerini taktığım -ki bu taktığım ilk ve tek söz yüzüğü idi- bir kardeşim, bu kurs sonrası içime melek kaçtığını iddia etti. Bu iddiaya katılmadığımı buradan duyurmak istiyorum; melek gibi olan bir adamın içine melek kaçabilir mi? İçime kaçmaya kalkan meleği parçalarım... :) İçime melek kaçmadı ama ayaklarımı yerden kesecek kadar eğlendim eğitim sırasında ve devamında. Gülmeyi çok seven bana çok ama çok iyi geldi. Herkesin içindeki komiğini bulması daha yaşanılır kılacak dünyayı.

Sevgiyle
Taylanca
Meraklısına not: En üstteki fotoğraf Mehmet Yıldıztekin tarafından, üstten iki ve üçüncü fotoğraflar da Muhsin Akgün tarafından çekildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder