Kızıl Meydan'ın hemen yanı başındaki Burger King'in kırmızısı meydanın kızıllığını almış götürmüş. Yetmezmiş gibi diğer yanındaki devasa alış veriş merkezindeki lüks dünyadaki olup biten her şeyi özetliyor. Egemen olan insanlar mı markalar mı?
Yıllarca kapalı kutu olarak kalan ve sanattan spora hemen her alanda çok güzel işler çıkaran bir halkın ya da daha doğru bir deyişle halkların daha çok facebook için poz veriyor oluşuna yazık demekten başka bir şey bulamıyorum. Yazık, çok yazık...
Moskova'nın metro istasyonları dahil gezebildiğim yerlerinin tamamında kiril alfabesi kullanılırken, küresel markalar gayet güzel latin alfabesine alıştırmaya başlamış insanları.
Metro ağının çok iyi tasarlanmış olmasının yanı sıra çok daha önemli çok büyük bir ayrıntısı var ki bu da her bir istasyonun içinde yer alan sanat eserleri. Her biri yapıldığı dönemle ilgili resimlerle, heykellerle, mozaiklerle süslenmiş. Kiminde dini motifler öne çıkarken, kimisinde sanat, kimisinde devrim betimlenmiş. Moskova metrosunu görünce İstanbul metrosunun uzunluğu, hatlar arası kopukluk ve yaşanan izdihamı düşündüm ve kendi kendime güldüm ağlanacak halimize... Hele bir de belediye başkanımızın ''Metrobüs Mucizesi'' ile ilgili demecini ''Dünya literatüründe de normalde otobüslerle yolcu taşıma kapasitesi saatte 12 bin ya da 15 bindir. Biz 33 bin kişiye çıkmışız. Yani bu otobüslerle olacak iş değil. Bu kadar yolcuya hafif metro ve raylı sistem olması gerekiyor. Çünkü 35 bin, 50 bin yolcu hafif metro demektir.'' okuyunca kahkahalara boğuldum. Günaydın dedim duyup duymamasına aldırmadan. Keşke muhallebicilik işine değil de metro işine eğilseydi en azından bu muhteşem demeci vermezdi. Sahi ne oldu o tanesi 1.250.000 Euro'ya alınan metrobüslere?... Neyse Moskova'yı anlatmak isterken yoldan çıkan metrobüsün ya da çöken metrobüs durağının altında kalmayalım....
Sevgiyle
Taylanca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder